Doğa beyni yatıştırır ve vücudu iyileştirir mi?

jcasturies

Çoğunlukla, beyinlerimiz kentsel ortamlarda evrimleşmemiştir. Yine de birkaç on yıl içinde dünya nüfusunun neredeyse yüzde 70'i şehirlerde yaşayacak. Şehirlerle ilişkilendirdiğimiz refaha rağmen, kentleşme önemli bir sağlık sorunudur. Kentsel yaşamın hızlı temposu bir stres kaynağıdır. Şehirde büyüyen ya da yaşayan insanların beyinleri ve davranışları üzerindeki sonuçlarını görüyoruz.

Olumlu yönden bakıldığında, şehir sakinleri ortalama olarak daha zengindir ve daha iyi sağlık hizmetleri, beslenme ve sanitasyondan yararlanmaktadır. Öte yandan, kronik hastalıklara karşı daha savunmasızdırlar ve daha stresli ve zorlu bir sosyal çevre ve daha büyük eşitsizliklerle karşı karşıyadırlar. Aslında, kent sakinlerinin anksiyete bozukluklarından muzdarip olma olasılığı yüzde 21 daha fazladır. Duygu durum bozuklukları söz konusu olduğunda bu risk yüzde 39'a yükselmektedir.

Nature dergisinde yayımlanan bir çalışma, kentsel bir çevrede yaşamayı sosyal strese karşı duyarlılıkla ilişkilendiriyor. MRI taramaları, kentsel ortamlara daha fazla maruz kalmanın, beynin korku ve stresle ilgili hormonların üretimi gibi duygularla bağlantılı bir parçası olan serebellar amigdalada artan aktiviteye yol açabileceğini ortaya koyuyor. Araştırmaya göre, serebellar amigdala "anksiyete bozuklukları, depresyon ve şiddet de dahil olmak üzere şehirlerde daha yaygın olan diğer davranışlarda önemli bir rol oynamaktadır."

Araştırmacılar ayrıca, hayatlarının ilk 15 yılında kentsel alanlarda yaşayan insanların, beynin serebellar amigdalayı düzenlemeye yardımcı olan bölgesinde artan aktiviteye sahip olduklarını bulmuşlardır. Bu nedenle, eğer bir şehirde büyüdüyseniz, daha sonra oraya taşınan insanlara göre strese karşı daha savunmasız olabilirsiniz.

Yazar ve profesör David Gessner, 'yüksek gerilimli' hayvanlara dönüştüğümüzü söylüyor. Sanki beynimizde her 30 saniyede bir çalar saat çalıyor ve bu da uzun süre konsantre olma yeteneğimizi zayıflatıyor. Kent yaşamı sürekli olarak bilgiyi filtreleme, dikkat dağıtıcı unsurlardan kaçınma ve karar verme ihtiyacını beraberinde getiriyor. Beynimize kendini toparlaması için çok az zaman tanıyoruz.

Bu hızı nasıl yavaşlatabiliriz? Görünüşe göre çözüm doğada yatıyor. Bilişsel psikolog David Strayer, "doğada bulunmanın beynimizin kontrol merkezi olan prefrontal korteksimizin aşırı çalışan bir kas gibi yavaşlamasını ve dinlenmesini sağladığını" varsayıyor.

Araştırmalar, doğayla kısa süreli etkileşimlerin bile beyni rahatlatabildiğini göstermiştir. Stanford Üniversitesi'nden Gregory Bratman, katılımcıların doğal ya da kentsel bir ortamda 50 dakikalık bir yürüyüş yaptıkları bir deney gerçekleştirdi. Doğada yürüyüş yapan kişilerde kaygı, ruminasyon ve olumsuz duygularda azalmanın yanı sıra hafıza kapasitelerinde de artış görüldü. Gerçekten de Bratman'ın ekibi, doğada yürüyüş yapmanın, olumsuz deneyimlerin nedenlerini ve sonuçlarını yeniden düşünmek gibi sağlıksız ama yaygın bir alışkanlık olan ruminasyonun azalmasına katkıda bulunduğunu tespit etti. Çalışmaları ayrıca, kentsel alanlarda yürüyenlerin aksine, doğada yürüyen katılımcılarda beynin akıl hastalığı riskiyle ilişkili bölgesindeki sinir aktivitesinin azaldığını gösterdi.

Koreli araştırmacılar, sadece kentsel manzaralara bakan gönüllüler ile sadece doğal manzaralara bakan gönüllülerin beyin aktivitelerindeki farklılıkları inceledi. Kentsel görüntüler sunulanların MRI taramaları, serebellar amigdala bölgesine giden kan akışında artış olduğunu gösterdi. Buna karşılık, doğal manzaralara maruz kalanların beyinlerinde empati ve özgecilikle ilişkili bölgelerde aktivite artışı görüldü.

Japonya'daki araştırmacılar, shinrin-yoku ya da 'orman banyosu' yapan kişilerin, vücudun bağışıklık sistemini güçlendirmek ve zihinsel ve fiziksel sağlığı iyileştirmek için bağırsak bakterileriyle etkileşime giren 'yararlı bakterileri, bitkilerden elde edilen uçucu yağları ve negatif yüklü iyonları' soluduklarını keşfettiler.

Doğada düzenli zaman geçirmek ruh sağlığı için her derde deva değildir, ancak psikolojik sağlığın ve dayanıklılığın önemli bir parçasıdır. Doğa, hayatın zorluklarıyla başa çıkmamıza ve iyileşmemize yardımcı olur. Şehir sakinleri bile aşırı çalışan beyinlerine bir mola vermek için yerel bir bahçede, parkta veya patikada doğayı kolayca içlerine çekebilirler.